O, bilim alanında yaptığı çalışmalarla dünyada çığır açan, pek çok kadına ilham olan bir bilim insanı. Erkeklerin egemen olduğu bilim dünyasında radyum ve polonyum adında iki yeni element keşfeden Marie Curie, Nobel Ödülü alan ilk kadın, iki kez alan tek bilim insanı. Keşfettiği radyum elementi hayatına mal olurken, bugün bu element sayesinde geliştirilen radyoterapi yöntemiyle kanser hastaları tedavi ediliyor.
Bilime adanmış hayat onunki… Nobel Ödülü’nü bir değil, tam iki kez kazandı. İlk ödülü Fizik, ikincisi Kimya dalında. Kadınların eğitim alamadığı bir ülkede doğdu, çalışarak, üreterek, sabrederek o dönem erkeklerin egemen olduğu bilim dünyasında kendini kanıtladı, keşifleri ile pek çok kadına ilham oldu. Atom fiziğinde çığır açan, kanser tedavisinde tıp bilimine büyük katkı yapan, atomu oluşturan atom altı parçacıkların keşfedilmesine ön ayak olan ve bugün yaşadığımız atom çağının temellerini atan dahi kadın Marie Curie’den bahsedeceğiz…
7 Kasım 1867’de Maria Skolodowska ismiyle Varşova’da dünyaya geldi. O dönem Polonya Lehçeyi ve Leh kültürünü silip yok eden, direnenlerin cezalandırıldığı Çarlık Rusyası’nın egemenliğindeydi. Maria ise dünyayı değiştirerek iyileştirmek için kendilerini öğrenmeye adayan öğretmenlerle dolu bir aileden geliyordu. Babası Wladislaw Sklodowski bilimsel bir kariyer için eğitim almıştı, ama Rus egemenliğinde Lehlerin labaratuvarda çalışması yasaklanmıştı. Varşova lisesinde fizik ve matematik öğretmenliği yapıyordu.
Annesi Bronislawa Sklodowski ise yaşadığı dönem göz önüne alındığında oldukça eğitimli bir kadındı. Varşova’daki en iyi kız okulundan mezun olduktan sonra aynı okulda çalışmaya başlamış ve bu okulun müdiresi olmuştu. 5 çocuğu vardı ve önceliği 5 çocuğunun en iyi şekilde eğitilmesiydi. Sklodowski çocuklarının hepsi sıra dışıydı ve çok zekiydiler. Marie 4 yaşında okumayı öğrenmişti. Marie’nin Sofia, Hela, ve Bronya isimlerinde 3 kız, Joseph isminde bir erkek kardeşi vardı. 1875 yılında ablaları Sofia ve Bronya tifüse yakalandı, Sofia 1876 yılının Ocak ayında ölürken Bronya iyileşti. 2 yıl sonra Marie’nin annesi verem sebebiyle öldü.
Aile zor dönemler geçirse de öğrenme aşkları hiç bitmedi. Marie için öğrenmek bir takıntı haline gelmişti. Babasını ansiklopedi gibi görüyordu, sürekli ondan yeni şeyler öğreniyor, hiç durmadan çalışıyor ve okuyordu. Okula da gitseler evde eğitimleri hep sürdü. 15 yaşına geldiğinde 5 dil biliyordu. Okuldan altın madalya ile mezun oldu. Polonya’daki bir kız için eğitim yolunun sonuna gelmişti. Polonya’daki üniversiteler kaç altın madalya kazanmış olurlarsa olsunlar kadınları kabul etmiyordu. Ağabeyi tıp okuluna gidecekti ve ailenin bütün parası onun eğitim masraflarına harcanacaktı.
Abla ile yapılan anlaşma
Maria okuma aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Sonunda bir çözüm buldu. En az kendisi kadar eğitim almak isteyen ablası ile bir anlaşma yaptı. 19 yaşındaki ablası Bronia da abisi gibi doktor olmak istiyordu. Maria çalışarak ablasına para göndermeyi teklif etti. Böylece ablası Paris’te tıp okuyabilecekti. Bunun karşılığında ablası da doktor olunca Maria’nın Paris’te üniversite okumasına yardım edecekti. Böylece Maria mürebbiyelik yapmaya başladı.
8 yıl sonra ablası doktor oldu ve Maria 24 yaşında Paris’e gitti. Sonunda Sorbonne’da Fizik bilimi alanında okuyan 1800 öğrenci arasındaki 23 kadından biri oldu. Hayallerine kavuşmuştu. Paris’te çatı kadında küçük bir dairede yaşıyor, günlerini kütüphanede ve Sorbonne’ın modern labaratuvarlarında sürekli çalışarak geçiriyordu.
İki bölümü birincilikle bitirdi
Paris’te zor bir yaşam sürse de o zamanları “en mutlu günlerim” diye anan Maria, 1893’te Fizik bölümünü, 1894’te de Matematik bölümünü birincilikle bitirdi. Okulu bitirdikten kısa süre sonra daha sonra yaşamını birleştireceği, Endüstriyel Fizik ve Kimya Okulu laboratuvarının başkanı olan ve piezoelektriği keşfeden Pierre Curie ile tanıştı. Pierre ile evliliğinin ardından Fransız vatandaşı olarak Marie Curie adını aldı. Pierre Curie, çok önemli çalışmalar yaptığı kendi işini bırakıp eşinin araştırmalarında ona yardım etmeyi seçen yetenekli bir bilim insanıydı.
1896 yılında da öğretmenlik diplomasını alan Marie çelik konusunda fizik doktorası yapmak istiyordu. O yıl uranyum elementinin kendiliğinden ışın yaydığını keşfeden Fransız fizikçi Henri Becquerel’i duydu ve uranyum konusunda doktora yapmaya karar verdi. Marie, uranyum mineralinin içinde, uranyumdan daha radyoaktif olan başka bir elementin daha olacağına inanıyordu. Uranyum tuzlarının yaydığı, sonraları radyoaktivite olarak adlandırılacak ışın üzerine detaylı araştırmalara başladı. Fakat Eylül 1897’de ilk kızı Irene dünyaya gelince bir süre çalışmalarına ara verdi.
Yeni elementin keşfi: Polonyum
Uranyumun yaydığı radyasyon miktarını ölçtükten sonra geriye bir tek soru kalıyordu: Uranyum dışında diğer elementler de bu tuhaf ışınları yayıyor muydu? Bunu öğrenmenin tek yolu bilinen tüm elementleri incelemekti. Bilim insanlarından ve eski profesörlerden element örnekleri toplayan Curie, Mendelev’in periyodik tablosunu takip ederek hepsini tek tek test etti. Marie aynı ışınların toryumdan da zayıf da olsa yayıldığını fark etti. Elementler gibi teker teker cevherleri de test eden Marie, Peşbend cevherinde uranyum ve toryum miktarının beklenenden dört beş kat daha fazla ışın yaydığını keşfetti. Bu yeni bir element olmalıydı. Marie hipotezini kanıtlamak için gece gündüz çalıştı, başka bilim insanları da aynı alanda çalışıyordu. Karısının büyük bir keşif yapmak üzere olduğunu gören Pierre tüm gücüyle ona yardıma koyuldu. Ve Marie 13 Temmuz 1898’de aradığını buldu. Bulduğu yeni elemente anavatanını onurlandıracak bir isim verdi: Polonyum. 5 Gün sonra Marie’nin bu buluşu bizzat Becquerel tarafından Fransız Bilim Akademisi’ne sunuldu ve bu yeni elementin uranyumdan dört yüz kat daha radyoaktif olduğu duyuruldu. Radyoaktivite ilk kez bir yayında yer aldı.
Radyumun keşfi
Polonyumun keşfinden 6 hafta sonra Curie çifti saf uranyumdan dokuz yüz kat daha radyoaktif yeni bir element keşfettiğini duyurdu ve bu yeni elemente Radyum adını verdi. Bu keşiften sonra teorilerini daha da ileri taşımak ve kimyasal temelde de teorilerini kanıtlamak isteyen Marie, karmaşık cevherlerdeki saf radyumu ayrıştıracak arayışına başladı. Bunun için büyük miktarda pekblend cevherine ihtiyacı vardı ve uzun uğraşlar sonucu Çekya’da bir uranyum madeninde aradığını buldu.
Yararlı mı, zararlı mı?
Zengin bir baron nakliye bedelini karşıladı, Marie okuldaki eski virane bir barakayı laboratuvar olarak kullanmak için izin aldı. 10 ton getirildi. Günlerce gecelerce laboratuvarda çalıştı. Tekrarlanan ayrıştırma işlemleri sırasında radyasyon giderek yoğunlaşıyordu. Tabi o yıllarda Curie çifti yaşayan tüm canlılar için radyasyonun korkunç bir tehlike yaydığını bilmiyorlardı ve bu sebeple çalışırken gerekli önlemleri almadılar. Ellerinde oluşan geçmek bilmeyen yaraları bu sebeple hiç önemsemediler. Radyum sağlıklı deriyi yakıyorsa hastalıklı dokuyu yok etmek için de kullanılır mı diyerek kanserli tümörleri olan fare, tavşan gibi kobaylar üzerinde deney yaptılar. Bulgularına göre kanserli doku kaybolup normal deri tekrar oluşuyordu. Ama radyum soluyan hayvanlar kısa sürede ölüyorlardı. Anlaşılan radyum ciğerleri mahvediyordu. Marie’nin laboratuvarında radyumu ayrıştırma işlemi neredeyse 4 yıl sürdü, bu esnada Marie çok zayıfladı, kocası da sürekli hastaydı.
Nobel Ödülü
Tüm zamanını laboratuvarında çalışarak geçiren Marie 1903 yılında Fransa’da ilk kez doktora alan kadın oldu. Curi çifti şüphesiz ödüllerin en büyüğünü 1903 yılında kazandı. Radyoaktivitenin keşfi için verilen Fizik Nobel Ödülü’nü Henri Becquerel ile paylaştılar. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi Marie’yi kocasına yardım eden bir asistan gibi göstermeye çalışsa da kocası çalışmaların bizzat Marie’e ait olduğunu duyuracak lobi çalışmaları yaptı. Çift Marie’nin yaşadığı talihsiz düşük sebebiyle ödül törenine katılamadı. Pierre ise çok hastaydı bacaklarında, kollarında geçmek bilmeyen ağrılar vardı. Nobel’le birlikte hatırı sayılır bir para ödülü de kazanan çift çalışmaya devam etti.
Kanser tedavisinde ilk adım
Ödül sonrası Pierre, Fransız Bilim Akademisi’ne seçildi. Akademi’ye bir kadının seçilmesi maalesef söz konusu bile değildi. Radyoaktiviteden yararlanan ilk bilim ise tıp oldu. 1904 yılında kanser hastaları için radyum tedavisini tanımlayan ilk kitap yayımlandı. Bu arada Pierre Sorbonne’da öğretmenliğe başladı. Marie de Serv’deki bir kızlar okulunda fizik öğretmenliği yapmaya başladı. Aynı yılın sonlarına doğru ikinci kızları Eve doğdu.
İkinci Nobel
Pierre 1906 yılında talihsiz bir kaza sonrası hayatını kaybetti. Marie çok zor günler geçirse de bütün enerjisini kocasıyla başladığı işi tamamlamaya ayırdı. 1909 yılında Paris Enstitüsü ve Pasteur Enstitüsü işbirliğiyle ona yepyeni bir laboratuvar kurdular. Artık Yeni Radyum Enstitüsü’nün başındaydı. 1911 yılında ikinci Nobel ödülünü Kimya dalında aldı. İsveç Kraliyet Bilim Akademisi, Fizik dalında ilk ödülünü almasını sağlayan çalışmasını kimyasal işlemle gerçekleştirdiği ve saf radyumu ayrıştırma işleminin başka elementlerin keşfinden daha büyük bir keşif olduğuna karar vererek ödülü ona verdi.
Marie bu arada sürekli hastaydı. Ağır bir böbrek rahatsızlığı geçirdi. Hızla kilo kaybediyordu. Bir yıl boyunca kızlarını hiç görmedi. O hasta haliyle bile yattığı yerden çalışmaya, makale yazmaya devam etti. Marie iyileştikten sonra çalışmalarına tekrar başlamıştı. 1914 yılında 1. Dünya Savaşı başladığında kendisine önemli bir görev düştü. Fransız Cumhurbaşkanı savaşta Paris düşerse radyumun Almanların eline geçeceğinden ve Fransa’ya karşı kullanılacağından endişe ediyordu. Fransa’daki bütün radyum stokunu Bordeaux’a getirilmesi görevi verildi ona. Kurşunla kaplanan tüplerle dolu bavulu trenle taşıdı.
Savaş sırasında taşınabilir röntgen cihazları yaparak, o zaman henüz 17 yaşında olan kızı Irene ile birlikte, genç kadınlara x ışınıteknolojisini öğretti. Irene de annesi gibi çok çalışkandı ve zekiydi. Fizik tedavi uzmanlarına savaş ortamında radyoloji ekipmanını nasıl kullanacaklarını gösterdiler. Bozulan cihazları fazla tamir ettiler. Bu esnada yüksek dozda radyoaktif ışına maruz kaldılar.
Kanserli hastalar tedavi ediliyor
Bu arada Radyum Enstitüsü dünya çapındaki en önemli araştırma merkezlerinden birisi oldu. Laboratuvarda özenle seçilmiş 40 araştırmacı vardı ve çoğunluğu kadınlar ve Lehlerden oluşuyordu. Kızı Irene de laboratuvarda annesi ile çalışıyordu. Enstitü’de kanser tedavisinde radyum terapisi kullanılmaya başlandı. 1919 – 1934 yılları arasında Enstitü yaklaşık 500 kitap ve makale yayımladı. 8 binden fazla hasta tedavi edildi.
1920’li yıllarda bilime katkısını sürdürdü. Varşova’daki Radyum Enstitüsü’nün kurulmasında önemli rol oynadı. Başkan Herber Hoover’ın kendisine verdiği 50 bin dolar ödülle Varşova’da yeni kurulan laboratuvara radyum aldı. Bu arada radyum dünya çapında değerlendi. 30 gramı üç milyon dolar ediyordu. 1921 yılında iki kızını da alarak Amerika’ya gitti. Pek çok üniversitede konuşmalar yaptı, Beyaz Saray’a davet edildi. Amerikan Başkanı Harding ona 1 gram radyum hediye etti. Curie’nin radyum stoku rakipsizdi. Yıllarca topladığı radyum Enstitü’de kendisi gibi yıldız bir araştırmacı olan kızı Irene dahil olmak üzere ekibi tarafından araştırmalarda kullanılıyordu.
Bilim uğruna öldü
En büyük sorun radyasyona maruz kalmanın ne kadar zararlı olacağı konusu idi. Bugün radyasyona maruz kalmanın başta anemi ve lösemi olmak üzere pek çok hastalığa sebep olduğunu biliyoruz. Ancak Marie elementin insanlığa yararına o kadar inanıyordu ki zararlı olacağına dair kanıtları görmezden geliyordu. Marie 1934 yılında Fransa’da kan kanserinden öldü. Hastalığı, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlandı. Bu yüzden ona “bilim için ölen kadın” denildi. Radyokaktivite çalışmalarından dolayı, radyoaktivite birimine “Curie” denilmektedir. Curie’nin not defterleri o kadar çok radyasyona maruz kalmıştır ki, ancak kurşun kaplı bölmelerde muhafaza edilip sadece radyoaktif koruma altında incelenebilmektedir.
Marie’nin ölümünden sonra annesinin yolundan giden ve tıpkı annesi gibi eşi Frederic’le labaratuvarda gece gündüz çalışan kızı Irene Joliot Curie tarihte kimya dalında Nobel Ödülü’nü kazanan ikinci kadın oldu. Marie’nin kızı Irene 1956 yılında 59 yaşındayken, kocası Frederic de iki yıl sonra aşırı radyuma maruz kalmaktan dolayı yakalandıkları lösemi hastalığı sonrası yaşama veda ettiler.
Ayşegül Çetinkaya Koca
***
Yorum Yazınİçerik hakkında ki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.