Lüks deri ürünlerini 30 yıldır Çorlu’dan dünyaya ihraç ediyor…
Türkiye’deki erkek egemen deri sektörünün az sayıdaki kadın temsilcisinden biri olan ve ihracat başarılarıyla bir kadın sanayici olarak fark yaratan Ruken Mızraklı, küçüklüğünden beri uluslararası iş yapan, kendi birikimini kendi yaratarak hayatıyla ilgili kararlarını kendisi veren, başkalarının izin ve onayına ihtiyaç duymayan bir kişi olmak istedi. Bu hayalini 30 yılı aşkın süredir deri sektöründeki çalışmalarıyla gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşayan Mızraklı, hiçbir emek ve çabanın karşılıksız kalmadığına inanarak çalışmayı sürdürüyor.
Türkiye’de deri işleme fabrikası ortağı olan tek kadın sanayici, Ruken Mızraklı. İş kadını kimliğiyle erkek egemen bir sektörde yıllardır pek çok başarılı projede yer alması ise onun ‘deri sektörünün kraliçesi’ olarak tanınmasının en büyük nedeni. Sadece ortağı olduğu şirketlerde değil, deri sektörünün sivil toplum örgütlerinde de önemli sorumluluklar yerine getiren Mızraklı, 30 yılı aşkın bir süredir lüks ürün kategorisinde yer alan Shearling (yünlü koyun derisi) ve Cavallino (yünlü dana derisi) ürünlerini Çorlu’da ortağı olduğu fabrikadan ihracat ekipleri ile beraber dünya çapında hazır giyim, ayakkabı ve çanta firmalarına ihraç ediyor.
Küçüklüğünden beri iş kadını olma, üretme, yaratma isteğini içinde hisseden Ruken Mızraklı, orta ve lise eğitimini Avusturya Lisesi’nde, üniversite eğitimini ise hedefi olan İTÜ Endüstri Mühendisliği’nde tamamladı. Özellikle matematik, fen derslerinde akademik başarısı yüksek, ama bir o kadar da sosyal bir çocukluk geçiren Mızraklı, bir dönem milli tenisçi olarak sporla da iç içeydi.
Üniversite sonrası ilk işine Türkiye Şişecam Fabrikaları Genel Müdürlük’te adım attı. İstatiksel Proses Kontrol ve Toplam Kalite Yönetimi eğitimleri alıp bu konuda uzman olarak grubun 28 fabrikasında “Management by Objectives” projesini genel müdüre bağlı olarak uygulamaya başladı. Şişecam’da çalışırken o dönem yeni yeni ilgi odağı haline gelen borsa ilgisini çekti ve iş çıkışı tüm zamanını bu işi öğrenmeye ayırdı. Finansal analizler yapıp şirket bilançolarına göre yakın çevresinin ona emanet edilen birikimlerini borsada değerlendirdi. O dönemde borsadaki genel yükselişin de etkisiyle güzel kazançlar sağladı. Bu süreç ise ona sadece maddi kazanç değil aynı zamanda yeni bir kariyerin de kapısının açılmasına neden oldu.
Borsadan deri sektörüne
Birikimini değerlendirdiği sermaye sahiplerinden bir aile yakını Ruken Mızraklı’ya, hali hazırda sahibi olduğu önemli bir deri grubunun kurulmakta olan yeni dış ticaret şirketinde Genel Müdürlük ve Yönetici Ortaklık teklifinde bulundu. Bir endüstri mühendisi olarak gelen bu teklifi değerlendirerek 1990 yılında deri sektörüne adım atan Mızraklı, doğru ortaklarla, doğru zamanda deri sektörüne girerek iş hayatında yeni bir başlangıç yapmış oldu. Mızraklı, zamanla deri sektöründe ortaklarıyla kurduğu deri işleme fabrikası, deri konfeksiyon fabrikası ile yoluna devam etti. Küçük bir hisse ile ortak olduğu Gündüz Kürk A.Ş.’de yıllar içinde kazandıklarıyla hisse satın alarak ortaklık payını büyüttü. Mızraklı bugün, erkeklerin egemen olduğu deri endüstrisindeki en önemli üreticiler arasında yer alan Gündüz Kürk A.Ş.’nin Kurucu Ortağı ve Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyor.
Ruken Mızraklı, bugünlere gelişini aslında çok önceden planlayan ve hayal eden bir iş kadını. Ona göre rol modeli çok önemli. Çocukluğunda televizyonda Divinia adında hayranlıkla izlediği çok başarılı bir iş kadınını kendine rol model olarak kabul eden Mızraklı, küçüklüğünden beri uluslararası iş yapan, kendi birikimini kendi yaratarak hayatıyla ilgili kararlarını yalnız kendisi veren, başkalarının izin ve onayına ihtiyaç duymayan bir kişi olmak istedi. Bunun yolunun en başta ekonomik özgürlükten geçtiğinin de farkında olan Mızraklı, o nedenle 27 yaşında evlenmesine rağmen kariyerinde belirli bir noktaya geldiği 35 yaşına kadar çocuk yapmayı erteledi. Her iki çocuğunun doğumunda da son güne kadar çalışıp, doğumlardan bir ay sonra tekrar işe başladı.
Dört kıtada yaklaşık 30 ülkeye ihracat
Bugün Türkiye’nin önemli ihracatçılarından Gündüz Kürk A.Ş. Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Ruken Mızraklı, görevine başladığı günden beri dünyanın birçok ülkesine seyahat edip hem şirketteki ortaklık payını hem de şirketin ihracatını artırdı. Çorlu’da yerleşik yünlü koyun derisi işleyen fabrikalarının 1997 yılında kurulduğunu belirten Mızraklı, 1998 Rusya krizi sonrası farklı coğrafyalara ihracatın önemini fark ederek, Hong Kong ve Güney Kore’yi baz alıp ihracata başladıklarını söylüyor. Şu anda en büyük pazarlarının Amerika, İtalya ve İngiltere olduğunu açıklayan Mızraklı, “25 yıllık bir ihracat geçmişimiz var. Günümüzde dört kıtada yaklaşık 30 ülkeye ihracatımız devam ediyor. Halen lüks perakende sektöründe dünyanın önde gelen birçok markasına giysilik, çantalık ve ayakkabılık olarak kullanılabilinen shearling dediğimiz yünlü koyun derisini işleyerek ihraç ediyoruz” bilgisini veriyor.
“Kadın olmanın dezavantajlarını zihnimden çıkarıp işime odaklandım”
Ruken Mızraklı, erkek egemen bir sektör olan Türkiye’deki deri sektöründe az sayıdaki kadın sanayicilerden. Bu durumun zaman zaman yalnızlık hissi verse de zamanla bunun üstesinden gelmeyi öğrendiğini dile getiren Mızraklı, “Çoğu zaman ‘kadın’ olduğunuz için, belki aynı pozisyondaki bir erkekten daha fazla çaba sarf etmek, daha fazla fedakarlıkta bulunmak zorunda kalabiliyorsunuz. Bu sadece deri sektöründe değil, iş hayatının genelinde geçerli bir durum. Ancak günün sonunda hiçbir emek, çaba karşılıksız kalmıyor” görüşünü savunuyor.
Ruken Mızraklı’nın ihracata henüz yeni adım atan ve atacak olan kadın genç girişimcilere yol gösterici mesaj ve önerileri de var. “Sektöre girdiğim ilk günden itibaren kadın olmanın olası dezavantajlarını zihnimden çıkarıp, her zaman işime odaklandım” diyen Mızraklı, kadınlara da bunu öneriyor ve ekliyor; “Kendine güvenen, işini seven, bilgili, gayretli, çalışkan ve her ne iş yaparsa yapsın, o işte fark yaratmaya çalışan kişilerin her zaman önü açık oluyor. Benim genç kızlarımıza ve kadınlarımıza söyleyeceğim ilk şey, ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarıdır. Eşitliğin olmazsa olmaz ilk kuralı, maddi olarak kimseye ihtiyaç duymadan hayatını sürdürebilmektir. Maddi olarak bağımlı olduğunuzda size dikte edilenlere uymak zorunda kalırsınız. Eşinizden, anne babanızdan gelecek maddi takviyeler de hep “şartlı” gelir. Hayatınızda kendi kararlarınızı alabilmek, kendi doğrularınızla ilerlemek için kendi paranızı kendiniz kazanacak ve nereye sarf edeceğinize yalnız siz karar vereceksiniz. Kadınların çocuk doğurduktan sonra yüzde 40’ının iş hayatını bıraktığını görüyoruz. Bu büyük hata. İş hayatına 4 seneden fazla ara kurumsal hayatta kabul görmüyor. İş dünyasından kopmamak bu nedenle çok önemli.”
“Kadınlar için eğitim, pozitif ayrımcılık ve destek şart”
Türkiye’de kadının işgücüne katılımın artması için eğitimin büyük önem taşıdığına inanan Ruken Mızraklı’ya göre, kadınların bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) alanında daha çok yer alması için kız çocuklarını bu yönde eğitime özendirmek gerekiyor. Erkek egemen sektörlerde kadınların yükselmesini engelleyen ‘Cam Tavan’ sendromunun aşılabilmesi açısından da STEM’i önemseyen Mızraklı, “Kadınlar aynı anda pek çok farklı konuya konsantre olabilmeye, mevcut durumdan bir sentez çıkarıp empati yapabilmeye, ayrıntılara girebilip, gene de holistik bakabilmeye, özellikle de zamanı verimli planlayabilmeye daha yatkın. Kadınların başarıyı da beraberinde getiren bu özelliklerini ekonomiye katma değer şeklinde döndürebilmek için her şeyden önce kız çocuklarının ve kadınların eğitimine daha çok özen gösterilmesi gerekiyor” diyor.
Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına Türkiye’nin girmesi için kadın istihdamı problemini kalıcı bir şekilde çözmenin bir zorunluluk olduğuna vurgu yapan Ruken Mızraklı, nüfusunun yarısını etkin bir şekilde istihdama dâhil edemeyen hiçbir ülkenin yeterince gelişmesi ve kalkınmasının mümkün olamayacağına dikkat çekiyor. O yüzden kadınlara yönelik pozitif ayırımcılık yapılması, kadın çalışanların ve girişimcilerin normalden daha da fazla desteklenmesi gerektiğine inanan Mızraklı, “Aynı zamanda kadınların da her sektörde karar verme mekanizmalarında olmayı talep etmeleri lazım. Amerikan Kongresi’nin ilk siyahi kadın delegesi Shirley Chisholm, ‘Masada size yer ayrılmadıysa, katlanır sandalyenizi getirin’ diyor. Belki de katlanır sandalyelerle gezmek durumundayız” yorumunu yapıyor.
“Ülke ihracatını artırmak için ’Değer İnovasyonu’nu uygulamalıyız”
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) 2023 yılında 500 milyar dolar ihracat gerçekleştirmeyi hedeflediğini hatırlatan Ruken Mızraklı, bu rakama ulaşmanın ancak Türkiye’de değer inovasyonunu hayata geçirmekle mümkün olabileceğini vurguluyor. Şu an Türkiye’nin ihracat ortalama kilogram değerinin 1,44 USD skalasında olduğunu aktaran Mızraklı, “Oysaki bu rakam gelişmiş ülkelerde 4 USD/kg.’a kadar yaklaşıyor. Bu aradaki makası kapamanın tek yolu katma değeri yüksek ürün ihracatı yapmak ki bu da Ar-Ge, tasarım, markalaşma, inovasyon, teknoloji ve yapay zekadan geçiyor. Ne yapıp edip her çalıştığımız projede ‘’Değer İnovasyonu’’ kavramını uygulamamız lazım. Ülke ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmak, kilit noktamız olmalı. 2000’lerin ikinci yarısında yüksek teknolojili ürün ihracat oranı açısından benzer seviyelerde olduğumuz Polonya, son 20 yılda kendi ihracatında bu oranı yüzde 3’ten yüzde 20’lere çıkardı. Polonya’nın ihracat kilogram değerini 2,35 USD’a yükseltmiş olması bu açıdan önemli bir örnek. Türkiye’nin de ihracatta katma değerli ürünlere yönelmesi gerekiyor” diye konuşuyor.
“Hayat bir denge”
“İş hayatındaki başarı yanında aile ve sosyal hayattaki huzur ve düzen de çok önemli. Hayat bir denge. Tıpkı fizikte öğrendiğimiz birleşik kaplar prensibindeki gibi. Hayatın bize tanımladığı eş, anne, iş kadını gibi her bir unvan, farklı kapları temsil ediyor. Bazen sorumluluklar gereği bir konuya ekstra eğilmeniz gerekse de sorumluluklar arası geçişi sağlamayı ve dengeyi korumayı zaman içinde öğreniyorsunuz. Bir de tabii sürekli, her şeyde mükemmel olmak gibi bir hedef de koymamalı insan kendine. Bunun hem kişiyi hem de ilişkileri yıprattığını düşünüyorum. Bunun yerine hedefe odaklanıp çok çalışmak, gerisini de akışa bırakmak bence her zaman en doğru yol. Albert Einstein’ın çok sevdiğim bir sözü var: ‘Hayat bisiklete binmek gibidir. Dengede kalmak için yola devam etmek, çalışmak gerekir.”