Kapanan atölyede tekrar üretime başladı, CERN’in tedarikçisi Türk kadını oldu…
Eşinin vefatının ardından kapanan makine üretim atölyesinin tekrar kapılarını açarak işin başına geçen Zuhal Gözüküçük, o güne kadar hiç bilmediği erkek egemen bir sektörde önce üretim sonra da ihracat alanında fark yaratan bir başarı hikayesine imza attı. 10 ülkeye ihracatının yanı sıra Kayseri’den CERN’e tedarikçi olmayı bile başaran Gözüküçük’ün hedefinde şimdi de Amerika pazarı var.
Yüksek Ziraat Mühendisi olarak yıllarca çalışan ve 1997 yılında Tarım Bakanlığı’ndan emekli olan Zuhal Gözüküçük’ün en büyük emeklilik hayali o güne kadar keyif aldığı hobisini işe dönüştürmekti. Ama hayat hiç de hayal ettiği gibi gitmedi ve bir yıl sonra kendini eşinin vefatıyla kapanan atölyesinde makine üretirken buldu. Eşinin iş yerinin kapanmasına üzülüp emeklerinin boşa gitmesini içine sindiremeyen Zuhal Gözüküçük, işin başına geçerek atölyenin kapılarını açtı.
Hiç bilmediği erkek egemen bir sektörde başarıyı yakalamak için hiç yılmadı. Makine üretimini öğrenmek için ikinci kez üniversite eğitimi aldı. Atölyede üretime tekrar başlamak ve tek başına zorlukları yenmek için yeri geldi atölyede 24 saatini geçirdi. Gün geldi torna tezgâhının başına geçti, preste çalıştı. Sonuçta hepsi ona tecrübe ve deneyim oldu, başarının yolunu açtı. Sonunda da öyle bir noktaya geldi ki, makinelerini sadece Türkiye’ye değil Avrupa’ya hatta CERN Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ne kadar satma başarısı gösterdi. Zuhal Gözüküçük, bugüne kadar Türkiye’den CERN’e tedarikçilik yapan 11 firma arasında tek kadın girişimci oldu.
Dikiş ve tasarım hayal ederken makine üretmeye başladı
Adapazarı’nda ailenin en küçük çocuğu olarak doğan Zuhal Gözüküçük, otomotiv yedek parçası satışı yapan babasını 11 yaşındayken kaybetti. Ev hanımı olan annesinin desteğiyle ortaokul ve liseyi Adapazarı’nda okudu. Okumaya olan ilgisi ve sevgisi onu ailenin ilk üniversiteye giren üyesi yaptı. Ailenin gururu olarak girdiği Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinden 1974 yılında Yüksek Ziraat Mühendisi olarak mezun oldu.
Zuhal Gözüküçük, üniversiteden mezun olduktan sonra İngilizce öğretmeni olarak iş hayatına adım attı. Öğretmenlik sürecinden sonra Amasya meyve suyu ve salça fabrikasında, ardından da Kayseri’de başka bir meyve suyu fabrikasında 4 yıl kalite kontrol şefi olarak çalıştı. 1979’dan 1997’ye kadar da Tarım Bakanlığı bünyesinde Ziraat Mühendisi olarak çalışıp kamudan emekli oldu.
Zuhal Gözüküçük’ün en büyük hayali, kariyerine emekli olduktan sonra tekstil ve moda sektöründe devam etmekti. Hobi olarak yaptığı dikiş dikme ve tasarım severek yaptığı bir hobiydi, üstelik Burda Moda Dergisinin 1993 ve 1997 yılları arasında yaptığı yarışmalarda çeşitli dereceleri ve Türkiye birinciliği başarısı vardı. Bu ilgisini ve başarısını değerlendirerek dikiş ve tasarım alanında yeni bir girişimciliğe adım atmak istiyordu. Ancak hayat Gözüküçük’ün hayal ettiğinin dışında ona bambaşka bir yol çizdi.
“Belki kaderdi ama imalat sektörünü çok sevdim”
Hayatın insanlara hayal ettiklerini değil önüne çıkardığı işleri yapmak zorunda bıraktığını, 1997 sonunda eşini kaybettikten sonra, onun işine devam kararı aldığında anladı. Eşi Necip Gözüküçük’ün vefatı sonrasında makine yan sanayisinde çalışan Gözüküçük Torna firması kapanmak zorunda kaldı. Ama iş yerinin kapanmasına üzülüp eşinin emeklerinin boşa gitmesini içine sindiremeyen Zuhal Gözüküçük, iş yerini tekrar açtı ve işin başına geçerek bugüne kadar hiç tecrübesi bulunmayan erkeklerin egemen olduğu bir iş kolunda çalışmaya başladı. Bugün yaşadığı bu sürece ilişkin “Belki kaderdi ama eşimin işi olan makine sektöründe çalışmaya başladıktan sonra imalat sektörünü çok sevdim” itirafında bulunan Zuhal Gözüküçük, kapanan atölyeyi tekrar açtığında ilk olarak tek bir usta ile üretime başladı. Ancak usta iki ay sonra işten ayrılınca tek başına sıfırdan yeni bir ekip oluşturup, daha önce iş yaptığı yerleri ziyaret etti. İlk zamanlar iş vermek istemese de ayakta durduğunu ve yaptığı işleri gördükçe müşterileri de onu desteklemeye başladı.
Bir şeyler üretmenin verdiği hazın farkına vararak işlere dört elle sarılan Zuhal Gözüküçük, işini daha iyi yapabilmek için yabancı olduğu bu meslekle ilgili eğitim almak gerektiğine inanarak 1998 yılında üniversite sınavlarına girdi. 1999 yılında üniversite giriş sınavına girerek Erciyes Üniversitesi Makine Meslek Yüksekokuluna eğitim almaya başladı. Gündüzleri çalıştı geceleri okula devam etti.
İşini hakkıyla yapabilmek için eğitimi ve yetkinliği bir araya getirmeyi başaran Zuhal Gözüküçük, erkek egemen makine sektöründe cam tavan engeline takılmamasını buna bağlıyor. “Her zaman yaptığın işi bilgi, beceri ve yeterli kadro ile yaparsan aşamayacağın engel yoktur” anlayışıyla yoluna devam eden Gözüküçük, eşinin 1980’lerde kurduğu makine üretim atölyesinin başına 1998 yılında geçtiği günden bu yana işleri büyütmeyi sürdürüyor.
CERN’e tedarikçi olmayı başardı
Gözüküçük Makina olarak makine yan sanayine talaşlı ve talaşsız imalat parçaları ürettiklerini dile getiren Zuhal Gözüküçük, otomotiv sektörünün yanı sıra çeşitli makine ve takım tezgahı, savunma, raylı sistemler, sağlık gibi birçok sektöre fason olarak malzeme üretimi gerçekleştiriyor. Gözüküçük işi devraldığı günden bu yana yaşadığı dönemi ise “İmalatın her bölümünde çalışarak işin içinde piştim, tecrübe sahibi oldum. Makinelerin çalışması ve sesi, ürünlerin ortaya çıkmasının verdiği zevk bana ‘İyi ki bu işe devam etmişim’ dedirtiyor” şeklinde yorumluyor.
Yıllar içinde firmasında teknolojiye yatırım yapan Zuhal Gözüküçük, Kayseri’deki üretim tesisiyle sadece yurt içiyle kalmadı ve yurtdışına da yönelerek ihracata başladı. 2009’dan bugüne üretiminin bir kısmını Avrupa ülkelerine ihraç eden Gözüküçük, “İhracatımızı geliştirmek için kalite sistemimizi ve makine parkımızı yenileyip yatırım yaptık. Şirketimizin ihracat yaptığı ülkeler Avrupa ülkelerinden oluşuyor. İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika, İsviçre, İsveç, İspanya, İtalya gibi en az 10 ülkeye ihracat yaptık. Öyle ki Kayseri’den CERN’e tedarikçi olmayı bile başardık. Bugüne kadar Türkiye’den CERN’e tedarikçilik yapan 11 firma arasında tek kadın girişimciyim. CERN deneyinde kullanılan 3 farklı tipte, 4 bin 480 adet parçanın üretimini yapıyoruz. CERN Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ne savunma kalkanları üretiyoruz. Yaptığımız anlaşmaya göre de CERN’e 2027 yılına kadar parça üretmeye devam edeceğiz” bilgisini veriyor.
İhracatta hedef pazar Amerika
İhracat ile büyümek, Zuhal Gözüküçük’ün gelecekle ilgili hedeflerinde önemli bir yere sahip. Kapasiteyi artırarak her geçen yıl daha fazla ihracat yapmayı hedefleyen Gözüküçük, 2023 yılında ihracatta Amerika’yı yeni hedef pazar olarak seçti ve ona göre yatırımlarına şekil verdi. Avrupa ülkeleri ile çalışmaktan memnun olan ve büyük bir keyif alan Gözüküçük, “Özellikle İngiltere ile çok uzun süredir çalışıyoruz. İhracatta kalite temrin süresi ve sürdürülebilirlik çok önemli. Bir de dünya markası olmuş firmalarla çalışmak devamlılığı ve güveni sağlıyor” diyor.
Uzun yıllardır makine sektöründe üretim ve ihracat deneyimi edinen Zuhal Gözüküçük’ün yeni ihracata başlayacaklara da önemli tavsiyeleri var. İhracat hedefinde olan girişimcilerin fuarları takip etmelerini ve kaliteden ödün vermemelerini tavsiye eden Gözüküçük, “İhracat yaptığımız ülkelerde kadın erkek ayrımı olmadığı için bir kadın sanayici olarak herhangi bir problemle hiç karşılaşmadım. Pozitif ayrımcılıktan ziyade, taahhütleri yerine getirebilmek çok daha önemli” diyor ve iş kadınlarına başarı için çok daha fazla çalışmalarını öneriyor.
“Kadınlar makinenin tasarım ve yönetiminde daha başarılı olabilir”
Türkiye’nin ve sanayisinin kalkınmaya ihtiyacı olduğuna, bunun da ancak kadın erkek demeden hep birlikte omuz omuza çalışıp üretmekle mümkün olacağına inanan Zuhal Gözüküçük, kalkınma seferberliğinin ancak kadın ve erkeğin güç birliği ile başarılacağına vurgu yapıyor. Kadınların tabiatında güçlü, hassas, çok yönlü ve aynı anda birçok işi yapabilme kabiliyetinin olduğunu, bunun da onları iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir sanayici ya da iyi bir iş kadını yapabildiğini dile getiren Gözüküçük, “Makine sektöründe üretimin güç gerektirmesi, bu sektörü erkek egemen haline getirmiş. Üretimi erkek ustalar ve işçiler üstleniyor. Ancak işin bir de tasarım, yönetim süreçleri var. Bu alanlarda kadınlar sorumluluk alabilirler. Bence tasarım programları, iş akışı, işleme tekniklerini gösterecek teknik personel kadrosunda kadınlar daha başarılı olabilir. Şirketimizde çalıştırdığımız birçok kadın mühendiste de bunu görüyorum” diye konuşur.
Makine imalat sektörünün erkek mesleği görülmesi ve algılanması nedeniyle kadınların makine mühendisliğini meslek olarak seçmediğine dikkat çeken Zuhal Gözüküçük, sözlerini şöyle sürdürüyor; “Bu algının artık kırılması gerekiyor. Ülke olarak gelişmek, kadınlar olarak iş hayatında daha çok yer bulmak için kadın-erkek değil, birey odaklı düşünmeliyiz. Kadınlar bu şekilde düşünüp başarıya odaklanmalı, işverenler de kadınlara üretimde daha fazla fırsat vermelidir. Ancak bu şekilde kadınların erkek egemen sektörlerde çalıştıklarını ve sayılarının arttığını görebiliriz.”
“Başarılı kadınlar girişimcilere ilham olmalı”
Türkiye sanayisinde ve makine gibi erkek egemen olan sektörlerde başarıya ulaşmış her bir iş kadınının, kadın girişimcilere ve genç kızlara ilham kaynağı olmasının önemine dikkat çeken Zuhal Gözüküçük, bu anlamda yönetici olan her kadının rol model olma sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğine vurgu yapıyor. “İş kadınlarımızın nasıl başarıya ulaştıklarını anlatmaları ve girişimci kadınlara ‘Siz de bunu yapabilirsiniz’ demeleri çok önemli. Sektörlerdeki başarılı kadınların deneyimlerini lise ve üniversite öğrencileriyle paylaşmalarını da çok önemsiyorum. Bu konuda üniversitelerin girişimcilik derslerinde, başarılı kadın girişimcilere kendilerini ve başarılarını anlatmaları için fırsat tanınmalı. Bu aktarımlar sayesinde iş hayatında ve yönetici pozisyonunda daha çok kadın görebiliriz” görüşünü savunuyor.
Genç kızların eğitimine ve meslek seçimine daha fazla önem verilmesi gerektiğini de dile getiren Gözüküçük, şunları söylüyor; “Kadın çalışan ve yönetici sayısının artışında sivil toplum kuruluşlarının etkin çalışmalarının etkileri var. Ayrıca, bu süreçte üniversitelerimize de büyük görevler düşüyor. Yine iş insanları da kızlarımıza tecrübe ve deneyim kazanmaları için staj imkânı sağlamalı ve bu konuda üniversitelerle uyumlu çalışılmalı. Kadınlar fark yarattıkça, sanayi sektöründe çalışan kadın sayısı da daha güçlü artacaktır. İşte bu nedenle, fark yaratacak kadın mühendisler yetiştirmeliyiz.”