Doğurma, besleme, büyütme ve üretme sadece kadına özgü eylemlerdir. Kadın bu eylemleriyle -aslında bir bakıma- doğayla özel bir etkileşim halindedir. Belki de bu nedenledir ki doğa “Tabiat Ana” ifadesiyle de adlandırılmaktadır.
Kadın sadece bir canlıyı doğurmakla kalmaz; onu besler, büyütür… Bu besleme ve büyütme esnasında çokça da dönüştürür. Yünü eğirip ip elde etmek gibi bütünü böler, eler, inceltir ve olabilecek en zarif haliyle sunar. Kadın hazıra konmak yerine -birlikte- hazırlamak eyleminde daha aktif ve başarılıdır. Söyleyecek sözü, ulaşacak yolu ve tutacak eli varsa hiç çekinmez ve yorulmadan hedefine varmaya çalışır.
Günümüzde ve aslında çağlar boyunca da değişmeyen haliyle kadının toplumsal yeri, maalesef birçok ülkede erkeğin hep bir adım gerisinde olarak tanımlanır. Fakat gerçekleştirdiği ve içinde bulunduğu tüm eylemleriyle kadını incelediğimizde, erkeğin değil bir adım gerisinde belki üç adım ilerisinde konumlandırılması gerekli olduğuna kanaat getiririz. Bu sebepledir ki kadının ekonomik ve sosyal hayata günümüzdekinden daha fazla katılmasına olanak sağlandığında ortaya başarılı modeller çıkmaktadır.
Bu pencereden bakıldığında çok net bir şekilde görülecektir ki bir toplumda hem ekonomik, hem sosyal, hem de çevresel sürdürülebilirlik aslında kadınla birlikte sağlanır. Sürdürülebilir kalkınma, devletlerin başarılı, toplumların ise yüksek refah seviyesi ile mutlu olabilmeleri için gereken en önemli şartlardan biridir. Bunun sağlanması ancak ve ancak toplumdaki tüm bireylere öncelikle eğitimde ve istihdamda eşitlik hakkının verilmesiyle gerçekleştirilir. Çünkü aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakkı ve sosyal adalet konusu olmakla birlikte sürdürülebilir kalkınmanın da önemli bir bileşenidir.
Sürdürülebilir kalkınma, yasalarda kabul gören haliyle hem bugünün hem de gelecek nesillerin, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence alına alabilmek için çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulmasına dayalı kalkınma ve gelişme olarak tanımlanır. Aslında bu açıklama, kadının yaşamsal döngüdeki yerini çok güzel ifade eder. Çünkü kadın doğayla özdeştir; doğalı korur, onu değiştirmek yerine dönüştürür. Bu şekilde de hem ailesinin hem de yaşadığı toplumun devamlılığını sağlar.
Sürdürülebilir kalkınma için kadınların güçlendirilerek kalkınmayı gerçekleştirmelerinin sağlanması gereklidir. Bu şekilde kadının toplum için üretip gelecek kuşaklara miras bırakacağı birçok doğal kaynak olacaktır. Yeter ki gerekli fırsat eşitliği tüm dünya kadınları için sağlansın.
Yorum Yazınİçerik hakkında ki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.