‘Küçük adımlarla büyük hayaller peşinde koşuyor’ ifadesi, aslında 10 yaşındaki Nehir Lal Gökçe’yi en iyi tanımlayan kelimeler arasında. Ancak biz onu, kitabının adı olan “Dünyayı Kurtaran Kız” ile okurlarımıza tanıtmak istiyoruz. Çünkü Gökçe, küçük yaşına rağmen hayallerinin peşinden koşuyor ve bunları gerçekleştiriyor. Gökçe ne mi yapıyor? Çizdiği resimlerle sergilere katılıyor, jimnastik yapıyor, kendini özgür hissetmek için dalga sörfüyle rüzgara kendini bırakıyor!..
Nehir Lal Gökçe, 10 yaşında ve bir ay sonra ilkokul beşinci sınıfa gitmeye hazırlanıyor. Herkes gibi onun da hayalleri var ve küçük yaşına aldırmadan, minik adımlarıyla büyük hayallerinin peşinden koşuyor. Gökçe, dört yaşında ritmik jimnastiğe başladı ve en büyük hayallerinden biri elsiz perende ve salto atmak. O, bunun için çalışıyor. Nehir, resim yapmayı da çok seviyor ve yaptığı bu eserlerle iki sergiye katıldı. Hayalleri bitmeyen Nehir, fark yaratmak, özgür olmak ve zor olanı başarmak hoşuna gittiği için snowboard ve dalga sörfü yapmayı da seviyor. Küçük Gökçe’nin hayalleri ve heyecanları bitmiyor ve onlara erişmek için elinden geleni yapıyor. Evet, kim hayallerinin peşinden gitmek istemez ki? Hayal kuran ve hayalleri için mücadele edenleri, Nehir Lal Gökçe ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportajı okumaya davet ediyoruz.
Seni biraz tanıyabilir miyiz?
Ben Nehir Lâl Gökçe. 10 yaşındayım. Bu sene 5. sınıfa gideceğim. İlgi alanlarım spor, sanat, bilim ve doğa…
Dört yaşından bu yana ritmik jimnastik yapıyorum. Hayalim elsiz perende ve salto yapabilmek. Dört yıldır kayak yapıyorum. Bu sene başka bir hayalimi gerçekleştirdim ve snowboard öğrendim. 2 yıl önce de dalga sörfüne başladım. Fark yaratmak, özgür olmak ve zor olanı başarmak hoşuma gittiği için snowboard ve dalga sörfünü seviyorum.
Kitap okumayı, muz karakterlerinden çizgi roman yazmayı ve resim yapmayı da çok seviyorum. Yaptığım resimlerle Hayalden Umuda ve Cumhuriyet’in Renkleri isimli iki çocuk sergisinde yer aldım. Bu iki sergide de satılan resimlerimizin geliri yardıma ihtiyacı olan çocuklar için iki farklı yardım projesine aktarıldı.
Doğaya ve bilime bayılırım. Doğada olmayı ve doğadaki varlıkları gözlemlemeyi çok ama çok severim. Bilime özel bir ilgim var çünkü bilimin insanlığa doğru yolu göstereceğine inanıyorum. Bilim ve teknoloji, yaşadığımız sorunlara çözüm bulmak için kaçınılmaz araçlarımız… Bu yüzden teknolojiye, bilime yakın olmamız ve onları çok iyi öğrenmemiz gerekiyor. Böylece hem çevremizdeki sorunları hem de çözümleri çok daha hızlı keşfedeceğiz.
Ayrıca arkadaşlarımla kurduğum ‘Gizem Takımı’ adlı bir grubumuz var. Birlikte uzay ve gökbilim araştırmaları yapıyoruz. Uzay ve bilinmezlik çok ilgimi çekiyor. Tabii kitap ve dergi okumayı da çok seviyorum.
‘Dünyayı Kurtaran Kız’ kitabını yazmaya nasıl karar verdin? Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
2021 yılında, yedi yaşındayken Marmaris’te hayatımda ilk defa bir doğal afete birebir şahit oldum. Oradayken yangına ve yangının doğaya verdiği zarara dikkat çekecek gazeteler hazırlayıp kaldığımız oteldeki misafirlere ve aileme dağıttım.
Ertesi gün, içim kan ağlasa da yine denize girdim. Ailem, sürekli gözyaşı döken kızlarının denize girdiğini duyunca şaşırmıştı. Aynı denizde daha önce de caretta carettalarla yüzmüştüm. Çam iğnelerinin onlara zarar verebileceğini düşünmüştüm ve kendimce bir plan yaptım. Şişme botuma atladım ve denize düşen çam ağacı iğnelerini tek tek toplamaya başladım. Böylece zannımca caretta carettalar zarar görmeyecekti. Bir süre sonra sahildeki yetişkinler de bana katıldı ve botum çam iğneleriyle doldu. O gün, farkındalık yaratmanın, iyilik yaparak insanlara örnek olmanın ve birlikte hareket etmenin faydasını anladım. Sanırım kitabımın adı da bu davranışlarımın etkisiyle ortaya çıktı.
“İklim değişikliği ve su kaynaklarının azalmasına üzülürdüm”
Neden çevresel bir hikaye yazdın? Seni bu farkındalığa iten en belirgin etken ne oldu?
İlkokulda Cemre öğretmenimiz bize çevre bilincini kazandırmak için videolar izletirdi. Çok kez gözyaşlarımı tutamayıp ağlardım. İklim değişikliği ve su kaynaklarının azalması hakkında konuşulduğunda çok üzülürdüm. Kendime neden bu konuda bir şey yapamadığımı sorup duruyordum. Bir gün su kaynaklarına yakın, su problemi olmayan yerlerden kuraklıkla mücadele eden yerlere suyu ulaştırmayı hedefleyen, ısıya ve buharlaşmaya dayanıklı dronlar ve yer altından su taşıyabilen borular üzerinde araştırma yapmaya başladım. ‘Tercolar ve Bogular’ adında bir proje geliştirdim. Tek hayalim, TÜBİTAK işbirliği ile bu projeyi hayata geçirmekti. Projemi okul müdürümüz Mehmet Turan Öznacar’a sunduğumda, fikrimi destekledi ama projemin maliyetli olabileceğinden de söz etti. Bu fikrimle bir hikaye yazıp bunu okuyacak insanlarda farkındalık yaratmam için beni cesaretlendirdi. Böylece kitabımı yazdım ve okulumun tüm öğrencilerine çevre bilinci ve iklim krizini konu alan konuşmamı yaptım. Çok heyecanlı bir süreçti.
“Suyun bitmesi bence insanlığın sonunun gelmesi demek”
Kitabını yazarken iklim değişikliği ve su sorunları hakkında seni en çok endişelendiren ne idi?
Beni en çok endişelendiren şey eğer böyle devam ederse gelecekte suyun biteceği düşüncesi. Suyun bitmesi bence insanlığın sonunun gelmesi demek. Susuzluk ve canlıların yaşamlarını yitirmesi düşüncesi beni hala her şeyden daha çok korkutuyor.
Kitabında yer alan çevre sorunları hakkında ne tür araştırmalar yaptın?
Kitabımda yer alan çevre sorunları için bilimsel ve coğrafi bilgilerle sağlam bir destek kaynağı oluşturdum. Hem çocuklar için hazırlanmış hem de annemle babamın kütüphanesindeki çeşitli bilim kitaplarından toplayıp bir araya getirdiğim bu bilgiler bana kitabımı yazmamda büyük bir katkı sağladı. Annem, babam ve öğretmenimin de bana çok yardımı oldu.
Yazarken seni motive eden ve ilham veren şeyler nelerdi?
Kitap okumayı çok severim. Bilime olan ilgim Jules Verne ile tanışmamla başladı. Yazarken en çok Jules Verne’den ilham aldığımı söyleyebilirim. Michael Ende’den de çok etkilendim. Kitabımdaki ajanlara baktığınızda Momo’daki duman adamları hatırlayabilirsiniz. Fikri ilk tasarladığımda bunu bir proje taslağına döktüm. Aynı çalışmayı annemden aldığım yönlendirmelerle tam üç defa tekrarladım. En sonunda ilk taslağı ve son taslağı karşılaştırdığımızda inanılmaz bir gelişme kaydettiğimi gördüm. Çalışırken kaydettiğim gelişme, sarf ettiğim çaba ve efor beni motive etti.
“Bu dünya hepimizin ortak evi”
Kitabını okuyan çocuklara iklim değişikliği ve su sorunları hakkında vermek istediğin en önemli mesaj nedir?
Ağaçları ve yaşayan tüm canlı ve cansız varlıkları korumak, onlara saygı göstermek çok önemlidir. Her canlının hakkını ve varlığını savunmak ve onları görmezden gelmemek, bu kitabı yazarken takip ettiğim bir ilkedir. Tüm yaşamımız boyunca bunları uygulamak eminim ki insanın vicdanını rahatlatır. Unutmamalıyız ki bu dünya hepimizin ortak evi. Onu korumak ise hepimizin görevi. Ben gelecek nesillere ve tüm yaşıtlarıma bu mesajı vermek isterim.
Gelecekte yazmayı planladığın başka çevre temalı hikayeler veya projeler var mı?
‘’Dünyayı Kurtaran Kız’’ı çevre temalı bir kitap serisine dönüştürmeyi planlıyorum. Devamında kahramanımız Su Taşkınpınar, bilimi daha fazla kullanarak kalıcı çözümler bulmaya çalışacak. Araştırmalarım devam ediyor. En büyük hayalim, farkındalık yaratmakla başlayan bu girişimi bilimsel bir buluşa dönüştürmek ve bilinçsizlikle ortaya çıkan bu soruna “dur” diyebilmek.
Kitap gelirleri ile ayrıca bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriyorsun. Biraz da buradaki amacın ve planlarından bahseder misin?
Amacım, insanlara ve tüm canlılara elimden geldiğince yardım etmek. Yardıma muhtaç olan insanlara yardım eli uzatmak ve onları mutlu görmek beni de mutlu ediyor. Gelecekteki projelerimde de hep insanlara yardım edip onları mutlu etmek istiyorum.
Küçük yazarımız Nehir Lal Gökçe’nin arkadaşları, yeni hikayeler bekliyor
Yazdığı hikayeleri beğenen küçük Gökçe’nin arkadaşları da onu yazmaya davet ediyor. Nehir’in arkadaşı Ela Naz Yaman, hayallerinden vazgeçmeyen arkadaşı için mesajında şöyle diyor: “10 yaşında bir kız çocuğu olarak, kitabı okurken; karakterimiz gibi heyecan ve merak duydum. Ayrıca yeni bilgiler de öğrendim. Bizi bekleyen iklim krizi karşısında hep birlikte ve sorumluluk alarak hareket edersek, çok da çaresiz kalmayacağımızı anladım. Karakterimizin yeni maceralarını da merakla beklerim”
Nehir’in 9 yaşındaki bir diğer arkadaşı İpek’ de mektubunda duygularını şöyle dile getiriyor:
“Nehir bu kitabı ilk defa bana okutmuştu. O zaman da şimdi de acaba bir sonraki sayfada ‘ne olacak?’ diye heyecanlanarak okudum. Bence hepimiz Su Taşkınpınar gibi olmalıyız.”
Nehir’in Coğrafya Öğretmeni Simten Hanım’da yazarımıza ve kitabın içeriğine dair duygularını şu cümlelerle anlatıyor: "Nehir Lal Gökçe'nin kaleme almış olduğu Dünyayı Kurtaran Kız çocuk edebiyatı için önemli bir eser çünkü yazarı henüz 10 yaşında bir kız çocuğu. Yaşadığı dünyaya kayıtsız kalmayan 11 yaşındaki Su Taşkınpınar adlı kızın; tesadüf eseri dünya iklimini ve su kaynaklarını etkileyecek bir sabotaj olayını öğrenmesi ve bunu engellemek için atıldığı macerayı merak ve heyecanla okuyoruz. 10 yaşındaki yazarın böyle güncel ve önemli bir konuyu ele alması çok büyük bir çevre duyarlılığı taşıyor. Üstelik çevre sorunlarını heyecanlı bir macera içinde ustalıkla işliyor. Kitabın kurgusu da oldukça usta işi. Su Taşkınpınar'ın babasının da bu işin içinde olduğu gerilimi, ajanlar arasındaki ilişkiler, ajanlar ile mücadele… Sonunda başarıya ulaşıyor. Kitaptaki karakterlerin isimleri de özenle seçilmiş; Su, Doğa, İklim, Bilgiç gibi... İlk kitabını 10 yaşında yayınlayan Nehir Lal umut vadediyor...”
Yorum Yazınİçerik hakkında ki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.